İçimdeki Manyak: "Pişmanlık ruhun gübresidir."

Arada kafa dağıtmak için oyun oynuyorum. Bir insan bilgisayar oyunu oynarken gevşer, belki hırslanır, sinirlenir, mutlu bile olabilir ama nasıl içi parçalanabilir? Bana bunu açıklasın içimdeki manyak! Lunapark kurmacalı bir oyun çıkmış, onunla eğleşiyordum çay demlensin diye beklerken. Çoluk çocuk dolu tabii kurduğum park. İçlerinden birinin üzerinde bir şey yandı. Baktım, yıllık giriş kartı mı ne istiyor. Eyvallah gözüm, lafı mı olur. Ama oyun verdirtmiyor. Eksik evrak bilmem ne... Ya ben senin gibi oyuna küfredeyim be! Yavrum orada sıçramaktan heder oldu. Ölür müsün versen? Çocuk lan! Kapadım oyunu çıktım.

İçimdeki manyağın açıklamasıdır:

Bir keresinde, kitapçıda çalışırken, bir çocuk gelmişti mağazaya. Bayramdı. El öpmüş, harçlık toplamış. Böyle küçük oyuncaklar vardı, onlardan almak istiyordu. 3 lirası mı ne eksikti. O gün kasada duruyordum. "Abla, 3 liram eksik, alabilir miyim bunlardan?" dedi. Ama gözlerini görseydiniz. Hani çocukken umut ve korkunun birbirine karıştığı bir bekleme anı vardır. Baş boynun içinde hafif gömülür, gözler açılır iyice. Kendinden büyük birine bakıyor olmanın getirdiği etkiyle yukarı doğru bakmaktadır ki en etkileyici vuruş da odur. Öyle bakıyor. İsmail Abi gibi bakıyor... Şirket prosedürleri, mağaza kuralları, hıdıları bıdıları... Nasıl oldu, o an içimi ne ele geçirdi bilmiyorum. "Olmaz" dedim. Tatlılıkla dedim ama "olmaz" dedim. "Peki," deyip gitti çocuk. Üzüldü ama. E be gerizekalı kafam! Nasıl olmaz? Yahu en olmadı cebinden ver lan. 3 lira 3! Ne diye üzdüm ben o çocuğu bayram günü, bilmiyorum. Ama o an aklıma geldiğinde çok üzülüyorum. İşte o anı tekrar yaşattı bana o oyun. Çocukları üzmeyelim be. Üzmeyelim.

Biliyorum ki aklım başımda oldukça ne bu çocuğu unutacağım ben, ne de daha önce şurada anlattığım kızı. Pişmanlıklarım bunlar. Ve onları iyi değerlendirmeliyim. İçimi yakmalarına ses etmemeliyim. Basireti bağlanıyor bazen insanın. Sebepsiz değil. Hatırlamamız gerek pişmanlıkları. Bir zaman "Pişmanlıklar, ruhun gübresidir," gibi bir laf etmiştim bir vesileyle. İşte öyle. Ancak o pişmanlıkları, "kötü" bir insan olduğumuz anları hatırlamak daha iyi bir insan yapacak bizi belki... Belki o çocuğa "olmaz" dememiş olsam, sonra pişmanlığını yaşamamış olsam o anın, farklı biri olacaktım, farklı bakacaktım her şeye. Ne bileyim, öyle işte...

Yorumlar