Kalem Tutamayınca

Eskiden, yani ortaokul-lise yıllarından bahsediyorum, birine gıcık oldum mu eyleme geçerdim. Bir şeyler yapardım işte. Öyle büyük kötülükler değil ama küçük, o şahsı kızdırmaya, canını ucundan yakmaya yönelik şeyler. Planlar ve harekete geçerdim. Onun silahlarıyla savaşırdım.
Şimdi büyüdüm. Savaşmamam gerektiğini biliyorum artık. Birine gıcık olduğumda, birinden kötülük gördüğümde, öylece duruyorum. Onu sarmışsa daha önce, elimi kolumu topluyorum yalnızca. Onun dışında bir şey yapmıyorum. Saldırıya geçmiyorum, silah kuşanmıyorum. Bir kaya gibi duruyorum öyle. Yanımdan akıp geçmesini bekliyorum. Çünkü her şey geçer... Karşılaştığım kötülüklerin beni de kötüleştirmesine izin vermemek en büyük mücadelem artık. Bütün mücadelem kendimle.

Deftere yazardım bunu aslında. Uzundur defterlere yazıyorum içimi. Bu blog öyle atıl duruyor. Ama bilek şişince, bir süre kalem tutma dedi doktor. (Doktor dediğim de bizim Sema aslında ama doktor yani sonuçta. Sema öyle dedi deyince ciddiye alınmıyor, ye kürküm ye dünyası.) Kalem tutamıyorsak, düşünmeyelim de mi yani?

Yorumlar