Oh ya!

Ben hatırlamıyorum tabii. El kadar veletmişim. Ama o kadar çok ve her seferinde o kadar içten bir keyifle anlattılar ki bunu, nakledilmiş bir hikâye gibi değil de hatırladığım bir anı gibi geliyor artık bana.

Ben kendimi bildiğimde, babam saçlarıyla vedalaşalı çok olmuştu. Öyle ki yatak odasındaki nikah fotoğraflarına uzun uzun bakıp annemin yanındaki adamın kim olduğunu anlamaya çalıştığım dönemler oldu. Bir gün dayanamayıp sordum, annem çok güldü. Babammış o adam.
Anaokuluna devam ettiğim yıllarda aynı sınıfta olduğum bir kız varmış. Biraz da havalıymış sanırım. Sahip olduklarıyla övünmekten hoşlanırmış. Her gün yeni bir şeyle çıkarmış karşıma. "Oh ya!" diye başlarmış her cümlesine de. "Oh ya! Benim babamın arabası var, seninkinin yok," dermiş mesela. Susarmışım. Başka bir gün başka bir şey bulurmuş onun babasında olup benimkinde olmayan. Ne bileyim Walkmen'dir filan... Seksenlerin ortaları nihayetinde, bi dünya şey var varlığıyla hava atılabilecek.
Bir zaman devam etmiş bu böyle. O kızı ekseriyetle babası alırmış okuldan. Beni de bazen servis alırdı, bazen de annem. Bir akşam, artık nasıl geliştiyse hadiseler, babam gelmiş beni almaya. Tesadüf bu ya, o kızın da babası gelmiş aynı saatte onu almaya. İkisi de eğilmiş, ayakkabılarımızı giydiriyorlar. Yan yana durmuşuz öyle, önümüzde diz çökmüş babalarımızla. Ben birden eğilmişim, kelini öpmüşüm babamın. Sonra kıza dönüp, "Oh ya," demişim, "Benim babam kel, seninki değil."
Babam kızın öfkeden kıpkırmızı kesildiğini anlatırdı hep. Kendisi de gülmekten kızarırdı her anlattığında. Bir kızarmış, bozarmış, babasına bakmış, "Ama benimki de olacak..." demiş kız.

Babamın böyle anıları tekrar tekrar anlatmasını özlüyorum. Her seferinde aynı şevkle, ilk kez anlatıyormuşçasına detaylı ve keyifle anlatmasını... Tekrar eden şeyler beni genellikle sıkar ama tuhaftır ki babamın kendi çocukluğuna ve bizim çocukluğumuza dair anılarını anlattığı her an onu dinlemek isterdim.
Özlemek, tuhaf bir his. Ancak ve ancak buruk bir tebessümle tam olarak anlatılabilen. Ve ancak ve ancak şefkatli bir tebessümle karşılık bulduğunda ağrısı dinen. Babamın şefkatli tebessümlerini de çok özlüyorum.
Bugün doğumgünü. Arayıp şımarık bir çocuk gibi "doğumgünün kutlu olsun babacıııım," dediğimde "hadi ordan" deyişini duyamadığım ikinci doğumgünü. Öyle...

Yorumlar