
Bu şehrin, hatta
mahallenin dışına pek adım atmışlığım yok. Buna cesaretim olmadığından değil,
yanlış anlamayın. Sadece gerek duymadım. Arzulamadım bunu. Korkaklık
zannedenlere itiraz etmiyorum yine de. Hiç etmedim. Varsın öyle bilsinler. Ne
zararı var? Yüreğime bakıyorum, hayallerim orda. Bu yetiyor korkak olmadığımı
anlamama. Hayaller, depremi önceden sezen hayvanlara benzer çünkü biraz.
Korkaklık kokusu aldılar mı terk ederler hemen orayı.
Küçük bir
dükkanım var. Kendi tasarladığım şemsiyeleri satıyorum. Pek de uzun olmayan bir sokağın tam ortasında. Çocukken hayalini
kurduğum dükkan, iki sokağın kesiştiği bir köşedeydi. Daha cıvıl cıvıl, daha
neşeli bir yerdi. Bir de bu kadar yalnız değildim. Boş hayalimi doldururken
bıraktığım dudak payı bu iki fark. Pek o kadar üzmüyor beni.
Sokak sakinleri
genellikle bir tebessümle bakar bana. Çok üstüme gelmezler. Öyle çok anlayışlı
insanlar olduklarından değil ha, alıştıklarından. Bir tuhaflığa alışmak, kendileri
gibi olana alışmaktan daha kolay insanlar için. Birbirlerine de bana baktıkları
gibi tebessümle bakabilselerdi, bu dünya bana “deli” denen
bir yer olmazdı zaten.
(...)
Yorumlar