Şemsiyeci Adem

Herhangi bir yerde yaşıyorum ben. Sıradan bir yer. İnsanlar isim vermeyi ne çok seviyorlar. Yağmuru döken gökyüzünün hemen altında bir yerlerdeyim işte. Çok da uzak değilim size. Sesimi duyabildiğinize göre...
Bu şehrin, hatta mahallenin dışına pek adım atmışlığım yok. Buna cesaretim olmadığından değil, yanlış anlamayın. Sadece gerek duymadım. Arzulamadım bunu. Korkaklık zannedenlere itiraz etmiyorum yine de. Hiç etmedim. Varsın öyle bilsinler. Ne zararı var? Yüreğime bakıyorum, hayallerim orda. Bu yetiyor korkak olmadığımı anlamama. Hayaller, depremi önceden sezen hayvanlara benzer çünkü biraz. Korkaklık kokusu aldılar mı terk ederler hemen orayı.
Küçük bir dükkanım var. Kendi tasarladığım şemsiyeleri satıyorum. Pek de uzun olmayan bir sokağın tam ortasında. Çocukken hayalini kurduğum dükkan, iki sokağın kesiştiği bir köşedeydi. Daha cıvıl cıvıl, daha neşeli bir yerdi. Bir de bu kadar yalnız değildim. Boş hayalimi doldururken bıraktığım dudak payı bu iki fark. Pek o kadar üzmüyor beni.
Sokak sakinleri genellikle bir tebessümle bakar bana. Çok üstüme gelmezler. Öyle çok anlayışlı insanlar olduklarından değil ha, alıştıklarından. Bir tuhaflığa alışmak, kendileri gibi olana alışmaktan daha kolay insanlar için. Birbirlerine de bana baktıkları gibi tebessümle bakabilselerdi, bu dünya bana deli denen bir yer olmazdı zaten.

(...)

Yorumlar