Ruhumuz Forma Girsin Diye

Ruhumuz forma girsin diye, diyet yapmalı sözlerde. Misal, "Bunu nasıl yapar?" demeli yalnız. Çıkarmalı "bana"yı dilimizin hayatından. Bir şey hataysa, birine yapıldığı için değil, sadece yapıldığı için hata olmalı. 
Ruhumuz forma girsin diye, spor yaptırmalı sonra gözlere. Koşturmalı onları bir tebessümden diğerine. Yüzlere bakmalı sokaklarda. Başka başka hikâyeler bulmalı onlarda. Hem nasıl bulmak istiyorsak başkalarının yüzünü, öyle tutmalıyız kendi yüzümüzü. Çünkü bir yansımadır aslında her yüz.
Ruhumuz forma girsin diye, belirli bir saatten sonra kesmeli kalbe öfke girişini. Geç vakitlerde duyulan öfke, lop lop nefret olur yürekte. Nefret ise zincirler ruhu. Hareketsizleştirir...
Çocukların gözlerine bakmalı bir de. Çünkü görebilirseniz eğer, çocukların gözlerindeki hüzün kadar insanın ruhunu acıtan bir şey yok. Ve evet, insan, acıyınca fark ediyor bir ruhu olduğunu çok zaman. Çocukların hüzünlü bakışları, ruhumuza atılmış kâğıt kesikleridir biraz. Ve ancak başkalarının kesiklerine üfledikçe diner sızısı. Ruhumuz forma girsin diye yani, sızlamalı ve ıslık çalar gibi üflemeli sızılara. Başkalarının sızılarına... kör olmamalı. Uzaktaki acılar daha küçük değil çünkü, ya da yakındakiler daha büyük. Perspektif. Yalnızca perspektif...

Yorumlar