Bir Hayal Kırıklığının Öyküsü

Babama dair hatırladığım ilk anı, bir hayal kırıklığının öyküsü aslında. Bir de o kırıkları iyileştirmenin...
En fazla dört yaşında olmalıyım. Şehrin ana caddesinden ayrılıp bizim eve doğru inen, sokaktan büyük, caddeden küçük o yolda ilerliyoruz. Biraz sonra bir kez daha sola döneceğiz ve daha küçük bir sokağa gireceğiz. Evimiz o sokağın ortasında bir yerlerde. Hafızama kazımaya çalışıyorum bunları her geçişimizde. Bir gün tek başıma kalırsam evimin yolunu bulmak için...
Minicik elim, babamın elinin içinde kaybolmuş. Yanımızdan tuhaf bir şeyler geçiyor. Devasa makineler. Kendi kendilerine ilerleyen robotlar olduklarını düşünüyorum. Çizgi filmlerdeki gibi... Ama çizgi film izlediğimi hatırlamıyorum hiç. Acayip şey o robotlar. Merakla izliyorum. Onlar hakkında bir şeyler sormak istiyorum ama soru sorabilecek kadar bile fikrim yok ne olduklarına dair. Hızlı hızlı geçip gidiyorlar yanımızdan. O kadar garipler ki konuşmayı öğrendiğimden beri susmadığım halde, hiç ağzımı açmıyorum onları izlerken.
Biz ağır ağır ilerliyoruz. Acelemiz yok. Babamla yürümeyi en çok bu yüzden seviyorum. Annemin hep acelesi var çünkü. Onunla yan yana yürümek imkansız. Genellikle benim minicik kolum kadar bir mesafe oluyor aramızda. Yürümekten ziyade sürüklenir gibi ilerliyorum. Oysa babamla yürürken nasıl da keyfine varabiliyor insan adım atmanın. Hiçbir şeyi aceleye getirmiyor. Büyüdükçe öğreneceğim bunu.
Biraz sonra o koca robotlardan biri yanımızdan yavaşlayarak geçiyor. Az ileride duruyor. Babamla birlikte birkaç adım daha atıyoruz ve o robotun yanında duruyoruz biz de. Babam robotun içine doğru eğiliyor. Bir şeyler söylüyor. Korkuya benzer bir duygu beliriyor içimde. Korku değil ama. Bugün bile adlandıramadığım, tarifleyemediğim bir tuhaf his. Sonra o robotun arka kısmında bir kapıyı açıyor babam. Nedense o kapının hep kendi kendine ve yukarı doğru açılacağını sanıyorum. Biraz şaşırtıyor evimizin kapısı gibi açılışı. Derken önce beni tutup bindiriyor babam içeri, sonra kendi geçip oturuyor yanıma. Bir uzay aracına binmiş gibi heyecanlıyım. Ama az sonra ön tarafta bir insan görüyorum. Dönüp "N'aber küçük abla?" diyor bana. İlk hayal kırıklığım bu benim. O robotlar kendi kendilerine gitmiyormuş meğer. Bir insan kumanda ediyormuş her birini. Her şey normalleşiyor. Oysa hayalken ne güzel, ne olağanüstüydü.
Dönüp babama bakıyorum. Gülümsüyor. Çok tatlı gülümsüyor ama. İnsanın kalbine akan bir tutkal gibi. O tebessümle kırıklarım yeniden birbirine yapışıyor.
İlk hayal kırıklığım, içten bir tebessümün gerekirse bütün kırıklıkların üstesinden geleceğini öğretiyor bana.
Babam iyi bir öğretmenmiş, öyle diyorlar. Öyleydi.

Yorumlar