Okurken Oraya Buraya Yazdıklarım - 5

“Korku, cezadan daha berbattır, çünkü ceza bellidir, ağır ya da hafif; bilinmeyene, sınırlandırılmamışa kıyasla ceza, daha az ürkütür.”  - Korku, Stefan Zweig, sf 25.

“Şimdi elindeki mühleti biliyor, bu bilgiden korkusuna tuhaf bir huzur boşaldığını hissediyordu.”  - Korku, Stefan Zweig, sf 65.

“Hiçbir şey düşünmemek, sadece ruhta karanlık bir bitiş duygusu, yavaştan çöküp her şeyi kaplayan bir sis hissetmek ne iyiydi.”  - Korku, Stefan Zweig, sf 68.

“Ruhunda bir yer henüz acıyordu, ama hayra alamet bir acıydı bu. Büsbütün kapanmazdan önce yanan yaralar gibi sıcak bir acı.”  - Korku, Stefan Zweig, sf 80.

“Erdem kılığına bürünerek varlıklarımıza el koymak isteyenler karşısında ne yaparsak yapalım, hep kabahatli görünürüz.”  - Begüm, Kenize Mourad, sf 36.

“En güçlüler altlarındakiler anlama zahmetine pek katlanmaz, sarsıcı ya da gülünç buldukları ayrıntılarla yetinir, böylelikle de önyargılarından rahatsız olmazlar.”  - Begüm, Kenize Mourad, sf 60.

“Kini besleyen, ilişkilerin günden güne insanlıktan uzaklaşmasıdır.”  - Begüm, Kenüze Mourad, sf 146.

“Şiddeti tetikleyen şiddet, bu tehlikeli döngüyü iyi biliyor. Acımasız davranılan her kişi acımasız davranmakta haklı olduğunu sanıyor, ezildiği için ezme hakkına sahip olduğunu düşünüyor.”  - Begüm, Kenize Mourad, sf 342.

“Ezilen insanlar uzun süre kendilerini anlatmaya çalıştı, biraz adalet istediler, ama duvara tosladılar. Ve eğer o duvarda hiçbir kapı açılmazsa, bir gün gelir, duvarı yıkarlar. Bütün ayakanmaların, bütün şiddetin temeli bu: İstendiğinde, kendini başka türlü açıklamanın imkânsızlığı.”  - Begüm, Kenize Mourad, sf 343.

“Aşk bahane. Herkes kendini seviyor, bu cilvede kendi güzelliğinden emin olmak istiyordu ve tıpkı, şu ayna gibi bu güzelliği yansıtacak, parlatacak bir ayna arıyordu.”  - Nar Ağacı, Nazan Bekiroğlu, Sf 80.

“Çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle kaşrılaştırılamaz; çünkü bu sevgi, yetişkin bir kadının tutkulu ve bilinçaltında hep talep eden aşkının hiçbir zaman olamayacağı kadar umarsız, kendini karşısındakine hizmet etmeye adayan, boyun eğen, hep pusuda yatan ve tutkuyla yoğrulmuş bir sevgidir. Sadece yalnızlık çeken çocuklar tutkularını bütünüyle, dağılmaksızın koruyabilirler, ötekiler, duygularını başkalarıyla beraberlik atmosferinde gevezeliklerle harcarlar, yakınlıklarla köreltirler.”  - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Stefan Zweig, Sf 12.

“Benim eksikliğimi duymayacaksın -bu beni teselli ediyor.”  - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Stefan Zweig, sf 54.

“Çünkü sen, yalnızca kolay, oyun gibi ve ağırlıktan yoksun olanı seversin, bir kadere müdahale etmekten korkarsın.”  - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Stefan Zweig, sf 31

“Umarım siz de doktorum gibi bana sigaranın zararlarnıdan bahsetmeyeceksiniz. Cİğerlerimdeki lekeler, içtiğim sigaradan değil, sizin için çektiğim sıkıntılar yüzündendir, bunu bilmenizi istiyorum. İki yüzlülüğünüzden ve sahtekârlığınızdan dolayıdır. Manasız huzursuzluğunuzdan, işe yaramaz çabanızdan dolayıdır.”  - Birini Öldüreceğim, Fırat Cewerî, sf 17

“Bazen bedenimin içinde yalnız olmadığımı düşünüyor, içimde başka birisinin daha olduğu kuşkusuna kapılıyorum. Onunla konuşuyor, eğleniyor, bazen ona kızıyor, bağırıp çağırıyorum. O sırada etrafımda bulunanlar bunu görüyor ama içimi göremiyorlar. Güldüğümü görüyorlar ama kendi kendime güldüğümü sanıyorlar. Tartıştığımı görüyorlar ama kiminle tartıştığımı görmüyorlar. Kiminle kavga ettiğimi hiç bilmiyorlar.”  - Birini Öldüreceğim, Fırat Cewerî, sf 25.

“Bazı insanların mutsuzluğu, diğerlerinin aşkı hissettiği gibi hissettiğini biliyorum artık; mahrem, yoğun ve karşılık beklemeksizin.”  - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 131.

“Nezaketin kökleri derinde olmalı.”  - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 141.

“Ama bu, müziği tarif etmek gibi.” - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Houisseini, sf 160.

“Matematiksel doğruların hüküm sürdüğü, keyfilikten ve belirsizlikten muaf bir alanın insanı rahatlattığını söyledi. Yanıtlara erişmenin zor olduğunu ama bulunabileceğini bilmek de rahatlatıcıydı.” - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 203.

“Yaratmak demek başkalaırnın yaşamlarını vahşice yağmalamak, onları bihaber, zoraki katılımcılara dönüştürmek demektir. Onların arzularını, hayallerini çalıyor, kusurlarını, acılarını cebe indiriyorsunuz. Ve bunu bilerek, gayet bilinçli yapıyorsunuz.”  - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 209.

“Ölmek, genç bir şairin meslek yaşamındaki en başarılı hamle olabilir.”  - Ve Daglar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 212.

“Delilik bu yaptığı. Tam bir çıldırmışlık. Her şeye, devasa olasılık oranlarına rağmen, kontrol edemediğin bir dünyanın, kaybetmeyi kaldıramayacağın tek şeyi elinden almayacağına dair, son derece temelsiz ve akıl almaz aptallıkta bir inanç duymak. Dünyanın seni mahvetmeyeceğine inanmak.”  - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 224.

“Adel birdirbir oynar gibi çocukluğunun üstünden atladığını hissediyordu. Yere bir yetişkin olarak inecekti. İndiğinde de artık geri dönüşü olmayacaktı, çünkü yetişkin olmak babasının bir zamanlar bir savaş kahramanı olmak için söylediği şeye benziyordu: Bir kere oldun mu, öyle de ölürsün.” - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 276.

“Yıllar sonra, bilmediğim bir şeyi anladım. Dünyanın sizin içinizi görmediğini, derinin ve kemiğin maskelediği umutlarınızı, hayallerinizi ve kederlerinizi zerre kadar umursamadığını. Gerçek işte bu kadar basit, bu kadar saçma ve bu kadar gaddardı.”  - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 330.

“Kültür bir evse, dil de ön kapının ve içerideki bütün kapıların anahtarıdır.” - Ve Dağlar Yankılandı, Khaled Housseini, sf 365.

Yorumlar