Bir Kurabiyeye Ağıt

Hiç olur mu size de? Gözleriniz dolar mı mesela ağzınızda çiğnerken bir şeyleri? Dişlerinizin işleyişi yavaşlar mı? Ağır ağır akar mı o lezzet dilinizin üzerinden? Birdenbire böyle, tuhaf, çok tuhaf ama saf, katışıksız bir mutluluk dolar mı içinize? Katışıksız mutluluk, yani doğada bulunduğu haliyle hani, çok değişik. Bol miktarda hüzün var aslında içeriğinde. Coşkuyla çok ilgili değil. İnsanı hafifleten, daha doğrusu bedenini hafifleten bir şey değil. Tam aksine, bedeni çivileyip olduğu yere, ruhunu serbest bırakan bir şey. Birkaç çiğnemelik sadece… yılları, yolları, hiç bilmediğimiz bambaşka alemleri dolduran içine insanın… birkaç çiğnemelik zaman. Hani reklam filmlerinde bir ısırık ve bambaşka diyarlar meselesi var ya, doğru ama eksik o reklamlar. Ya da fazla enerjik… İnsan bazen bir ısırıkta, yalnızca o yemeğin tadını duymuyor. Ne kadar güzellik varsa dünya üzerinde, dilinin üzerinden akıyor. O güne dek sahip olduğu/olamadığı ne varsa şükrediyor insan. Sahip olamadıklarına şükretmesi garip geliyor, sonra bu garipliğe de şükrediyor. Sonra, o ana sahip olma ayrıcalığına doluyor gözleri. Böyle böyle birbirini besliyor bir sürü küçük küçük mutluluk…
 Ta ki, “sahip olmak mı?” diye sorana kadar insan. İfadeyi sevmezliğimi geçtim de, bir ana sahip olunabilir mi gerçekten?

Yorumlar