"Sana güvenebilir miyim?" diye sordum.
Hiç düşünmeden, "Hayır," dedi.
O an, dünyada ondan daha güvenilir biri olmayacağını düşünmüş olmalıyım. Ya da şimdi düşünüyorum bunu. Çünkü, en az onun "Hayır" deyişi kadar hızlı güvendim ona. Oracıkta. (Bu kelime, şiirin tek kişilik gösterisi gibi. Oracıkta...)
Güvenemeyeceğini bildiğin birine güvenmek, en sağlıklısı belki de. Nihayetinde, güvenilmezliğini açık seçik ifade etmiş. Sen istediğin kadar güven. O dağın, yerden ısıtma sistemi var artık. Yağsa da tutmaz o kar.
Burada konuyu dağıtmalıyım. Üzgünüm, ben dağınık çalışırım! Bir defasında, kırmızı tükenmez lazım olmuştu bana gelen birine. "Bilgisayarın ordaki koltuğa otur, yan dön, azıcık arkaya eğil, bilgisayar masasıyla çalışma masası arasındaki boşluğa uzat elini, çalışma masasına daha yakın tarafında," diye tarif etmiştim kalemin yerini. Ama telaşa mahal yok, şimdi biraz daha iyiyim. Artık masamda bir kalemlik var ve kırmızı tükenmez, kalemlikle hoparlör arasındaki boşlukta, bir kısmı kalemliğin arkasında kalacak şekilde duruyor.
Aklım da masam gibidir biraz. Her yer her yerde (Bu ifadenin de şiirle bir akrabalığı olmalı fakat bunu tanımlayamayacak kadar çaysızım şimdi). Bazı şeyleri o kadar uzun zaman unutuyorum ki, paslanıyor durduğu yerde. Yahut toz kaplıyor üstünü. Şimdi yaptığım şey, ne bileyim bir kapıyı yağlamak ya da masamın tozunu almak gibi.
Halbuki ağlayabilseydik biraz, bu kadar hapşırtmazdı zihnimin tozları sözcüklerimi.
Hiç düşünmeden, "Hayır," dedi.
O an, dünyada ondan daha güvenilir biri olmayacağını düşünmüş olmalıyım. Ya da şimdi düşünüyorum bunu. Çünkü, en az onun "Hayır" deyişi kadar hızlı güvendim ona. Oracıkta. (Bu kelime, şiirin tek kişilik gösterisi gibi. Oracıkta...)
Güvenemeyeceğini bildiğin birine güvenmek, en sağlıklısı belki de. Nihayetinde, güvenilmezliğini açık seçik ifade etmiş. Sen istediğin kadar güven. O dağın, yerden ısıtma sistemi var artık. Yağsa da tutmaz o kar.
Burada konuyu dağıtmalıyım. Üzgünüm, ben dağınık çalışırım! Bir defasında, kırmızı tükenmez lazım olmuştu bana gelen birine. "Bilgisayarın ordaki koltuğa otur, yan dön, azıcık arkaya eğil, bilgisayar masasıyla çalışma masası arasındaki boşluğa uzat elini, çalışma masasına daha yakın tarafında," diye tarif etmiştim kalemin yerini. Ama telaşa mahal yok, şimdi biraz daha iyiyim. Artık masamda bir kalemlik var ve kırmızı tükenmez, kalemlikle hoparlör arasındaki boşlukta, bir kısmı kalemliğin arkasında kalacak şekilde duruyor.
Aklım da masam gibidir biraz. Her yer her yerde (Bu ifadenin de şiirle bir akrabalığı olmalı fakat bunu tanımlayamayacak kadar çaysızım şimdi). Bazı şeyleri o kadar uzun zaman unutuyorum ki, paslanıyor durduğu yerde. Yahut toz kaplıyor üstünü. Şimdi yaptığım şey, ne bileyim bir kapıyı yağlamak ya da masamın tozunu almak gibi.
Halbuki ağlayabilseydik biraz, bu kadar hapşırtmazdı zihnimin tozları sözcüklerimi.
Yorumlar
my net haber araştırması .