100 Sayfa Yazdır, Başlık Koydurtma

Ne çok hatırlıyorum çocukluğumu şu ara. Ne çok şey topluyorum çocukluğumdan. Bir gün, mesela, ilkokula giderken yine, annemin işi vardı, tuttu beni götürdü çarşıya. Yolda, ilginçtir, ben istemediğim halde dondurma aldı bana. Keyifle yedim. Enerjimi topladım, mahallede bir süre daha koşturdum sonra. Akşam üzeri, tekrar çarşıya gitmemiz icap etti. (icab daha tatlı duruyor sanki. Zorlamıyor da ikna ediyor gibi.) Bu sefer abim de vardı yanımızda. Aynı dükkanın önündeki dondurma arabasından abime dondurma almak için durdu annem. "Ben de istiyom bananeee!" diye tutturmaya başladım ben de. Annem tabii "Kızım yapma, sen yedin zaten. Hasta olursun. Abin yememişti ondan alıyorum," filan dedi ama inadım tuttuğunda iğrenç bir çocuk olabiliyordum. Herhalde yorgundu. Yoksa tutturmalara pek prim vermezdi annem.Çakardı ağzımın ortasına, susardım. Ağlayarak bir şey yaptırabildiğim olmadı hiç. Kendime bile... Neyse, annem çok uğraşmadı, bana da bir dondurma aldı. Abim de ben de külahlarımızı aldık elimize, annemin iki yanında ilerlemeye başladık yine. Ben bir elimde külah, hevesle baktım bir süre dondurmaya, sonra ağır ağır dilimi uzattım. Dilim değdiği an, dondurma yere yuvarlanıverdi. Elimde külahla kaldım öyle... Ne ağlayabildim, ne üzülebildim. Donup kaldım. Kulaklarım uğuldadı. O günden sonra da hep öyle devam etti. Hakkım olmayan hiçbir şeyi yapamadım. Aslına bakılırsa çok girişimde de bulunmadım. Bazen insanın kestiremediği anlar oluyor tabii. "Hakkım mı lan acaba bu benim? Değil mi ki? Du bi deneyek..." Olmazsa zorlamadım hiç. Denedim ama zorlamadım. Başkasına bir şey olmuyordur belki ama bana oluyor. Kulaklarım uğulduyor. Beynim boşalıyor sanki... Ne bileyim... Yemek yerken internetten haberlere bakıyordum da şu yarışmadaki kızın haberini okudum, aklıma geldi. Videosunu izledim, kıza anlayışla bakıp gülümseyesim geldi.

Yorumlar

yenirenkler dedi ki…
Barışsak olanlarla, olabilecekler daha bir içimize siniyor sanki. Güzel şey, yaşadıklarını anlamlandırmak, anlamlı kılmak.
ena dedi ki…
Hani Yeşilçam filmlerinde yavrusunu terk ederken bir mektup bırakıp 18 yaşına geldiğinde ona verilmesini isteyen ebeveynler vardır ya, hayatımızdaki bazı olaylar da öyle mektuplar bırakıyor geçip giderken galiba. Yıllar sonra, ruhumuz reşit olunca anlıyoruz o gün anlatılanları.