Çay Demini Alırken Fokurdayan Sözcüklerdir


Çayın demlenmesine dakikalar kala uyku bastırır hep. Saat kaç olursa olsun... Şu hep bahsettikleri "en karanlık an" o galiba. 
Ben çaya hiç kıyamam. Eğer ki gececi olmuşsam, hatta sabahçı, hep çay yüzünden. Uykumu kaçırdığı yok, o bana alıştı, ben ona. Bebeyken biberonuma çay doldurduğu olurmuş halamın. Ama canım çeker, demlerim, kıyamam bitirmeden uyumaya. Çaya kıyılır mı? 
Son üç gündür gündüzcüysem, hani sabah güneş doğarken kalkıp da geceleri biraz daha erken yatıyorsam, yine çay yüzünden. Neden bilmem, mutfağın ampülü patlayıverdi üç gün önce. Karanlıkta çayın dem-su oranını tutturamıyorum. Canım sıkılıyor. Keyif alamıyorum. Ben de çay için gün ışığından maksimum fayda sağlamak üzere bir süreliğine gündüze taşındım. 
"Şimdi neden yazıyorsun bunları," der misiniz bilmem. Nedense bana hep diyecekmişsiniz gibi gelir. Tamamen ve sadece içimden gelerek yaptığım şeyler sanki herkese saçma gelecekmiş, beni onlar karşısında utanmam gereken bir durumda bırakacakmış, fakat ben içimden gelerek yaptığım pek çok şeyden utanamadığım için utanacakmışım gibi geliyor. Çay demini almak üzere... O son anlar, uzun bir yolculuğun son anları gibi. Yolculuk dediğim, hani varmayı amaçlayanlardan. Ne bileyim yıllardır görmediğiniz bir dostu görmek için atlayıp bir otobüse gece gündüz yol almak gibi... Batman'a giderken ben, öyle olurdu hep. o 23 saat su gibi geçerdi de Diyarbakır'dan sonraki o bir saat bir türlü geçmek bilmezdi. Çayın demini almasına yakın, hep aynı his kaplıyor beni. Zaman yavaşlıyor, tekliyor, saran kaset gibi garip sesler çıkarıyor... Ben de çabuk geçsin diye oyalanacak bir şeyler arıyorum. Çay yüzünden. Hep çay yüzünden belki de sözcüklerle ahbaplığım...

Yorumlar