Halet-i Ruhiye

Kimlik yaşım yirmi yedi... Her an değişen bir yaşım var bir de... Ruhum, diş macunu reklamlarındaki yumurta misali. Bir yanı taze, canlı, sert. Diğer yanı pörsümüş, çürük çarık. Düşlerim hep çürük tarafta toplanıyor. Ruhumun dibi delinmiş, düş damlatıyor. Düşlerim hiç birikemiyor içimde.

Dibinden kepçe kepçe kum alınmış bir deniz gibi ruhum. Ne zaman ağırlık yapsa bir düş, kendi girdabıma kapılıp dibi görüyorum. Harfleri birbirine ekleyiyorum sonra. Yamuk bir "ç" ekleyip sonuna, kuyunun başına fırlatıyorum. Onlara tutunup çıkıyorum ağır aksak yukarıya. Sonra bol bol çay içip dolduruyorum kurumuş kuyuları...

Bugüne kadar hiçbir yazımda "kekremsi tat" diye bir ifade kullanmadım mesela. Lafı nasıl oraya getirsem diye düşünüyorum. Küçükken yeni kelimeleri cümle içinde kullanma ödevi için ayrı ayrı bir dolu cümle kurmaya üşenir, listedeki bütün kelimeleri tek ve anlamlı bir cümle içinde kullanırdım. Kendimi öyle hissediyorum şimdi. Bak, yine küçüldü ruhumun yaşı... Ruhum, 5 yaş kulübesine bağlanmış bir köpek gibi... İpi uzuyor, arada uzaklaşıyor ama en ufak korkusunda kulübesine saklanıyor... Hep orada bir ucu...

Halet-i ruhiye... Böyle bir şey işte... Boy boy sihirli aynalar... Unuttum gerçekliğimi.


Yorumlar

N.Narda dedi ki…
Hani ben bu halimi yazsam, sayfalar dolardı ama böyle anlatamazdım...Hüzünlerimi artırdın Ena, ama kızmıyorum,çünkü hüzünler olgunlaşmadan çekip gitmiyorlar,gönderirsek de katmerli dönüyorlar...
ena dedi ki…
Hüzün incir gibi diyebiliriz o halde belki... Hani erkenden koparır da yersen hep yara eder ya ağzını... Böyle bir garip his... Hüzün güzeldir yahu... Arada harflerle tımar etmeli sade...