Gönlün Nefret Üreten Barajları

Ben bir nefreti taşıyacak kadar güçlü olmadım hiç. İnsanlar nasıl dayanıyorlar bunca ağırlığa? Hani bir nefesle atıvermezsem kalbimin üzerinden öfkemi, hani orada bırakırsam, beklersem katılaşmasını, sanki kalbim çatırdayarak kırılacakmış gibi...

Bilmiyorum, üşengeçliğimden belki de. Çünkü nefret bakımı çok uğraş isteyen bir his. Sürekli bileyeceksin, öfkesini, düşmanlığını eksik etmeyeceksin, elindeki bileytaşları tükendikçe, nefretinin hedefini takip edeceksin ki yeni yeni şeylerini bul nefret edecek, nefretini bileyecek... Düşman olacaksan, uyumayacaksın. Ben hiç dayanamam ki! Oturduğum yerde uyuyakalırım. Hiç tarzım değil bunca zahmete girmek. Kızdım, bitti. Gerisine ne lüzum var?

İnsanın gönlü akarsu gibi. Hani demiş ya atalar, "Akan su pislik tutmaz," diye, aslında öyle. Gönlü pislik tutmaz da insanın, büyüdükçe bin bir uğraşla gereksiz barajlar kuruyoruz gönlümüze. Ömrümüzü kısaltan barajlar işte... Öyle bir birikiyor ki pislik içimizde... Ağzımızı açtığımızda sözcük değil kusmuklar savruluyor her yere... Gönlümüzün barajları nefret üretiyor sadece...

Üşengeçlik güzeldir be! Gürül gürül aksın işte zaman içimizde... Sevmekten bahsediyordum daha birkaç saat önce... Yine kustular gözümün önünde!

Yorumlar

cok dogru nefret ofke insanı cok tuketiyor. ne kadar haklı olsan sana yapılan hakzsızlıgı kabul edemesende basda en iyi kotuluk onu salıvermek.o zaman sen kaznıyorsun sanki

http://acimaninsanatguncesi.blogspot.com/
merTS dedi ki…
Birde annem gibi tipler birşeye sinirlenirler. Sonra her önüne anlatırlar. Her seferinde daha fazla sinirler. Ne hali varsa görsün de geç işte. :)
ena dedi ki…
Anlatmayınca da insanın içinde köpürüyor bazen öfkeler... Çalkalanmış gazoz gibi oluyorsun sonra... Kime püsküreceğin belli olmuyor:)