
Seni hiç çay içerken görmedim mesela. Şekersiz içtiğini biliyorum sade. Peki ama nasıl tutuyorsun bardağı misal? Kimisi iki parmağıyla yukarıdan tutar çayı. En fazla üçüncü bir parmak destekler. Sadece ilk boğumlar temas halindedir camla. Çayını yudumlarken genellikle başparmakları dudaklarına paralel durur bardağı öyle tutanların. Bazıları avucunun içine iyice yerleştirir. Sımsıkı sararlar bardağı bir parçalarıymışçasına. O insanlar hep şefkatli, babacan gelmiştir bana. Hani boşaldığında bile geri koymazlar ya o bardağı çay tabağına, saygı duyulası insanlardır onlar. İnsanları kullanamazlar. İşleri bitince bir kenara savurup atmazlar...
Bardağı sıkıca kavrayarak çay içenler de ikiye ayrılır kendi içlerinde.Bir kısmı tuttuğu şekilde götürür bardağı dudaklarına. Hani çayı yudumladığı an çenesiyle dudağının arasında bir yerlere temas eder başparmak. Diğerleriyse bileklerini hafif içeri doğru kırar, başparmağın ucuyla işaret parmağının ucu arasında kalan boşluğa değdirir dudaklarını. Hem kibar, hem içtendir o insanlar. Hani kibarlıkla içtenliğin bir arada yürümeyeceği tezini çürütmek için öyle içerler sanki çayı.
Sırf nasıl çay içtiğini bilmiyorum diye gözlerimin depoladıklarını bir bir karıştırıp üzerine en yakışacak olanı seçmeye çalışıyorum. Ne bileyim, çayı nasıl içtiğini bilsem belki de çok renksiz olurdu hayat. Belki çok saçma şeyler düşünürdüm şu an. Sırf çayı nasıl içtiğini bilmiyorum diye bu yazıyı yazıyorum oturmuş. Belki bilsem, bir ekrana boş boş bakıyor olurdum şimdi. Ya da çay demlerdim sana. Bak, güzel olurdu bu. Ama demlemeye de bilirdim. Bilmiyorum ki... Yine de çay demleniyor şu an... O demini iyice alsın diye yazıyı uzattıkça uzatıyorum ben. Aklıma tuhaf tuhaf şeyler geliyor. Hepsi yokluğundan... Yokluğun kaç parça senin sahi? Yokluğundan çay içilir mi? Sızdırır durur mu yoksa? Bazen sızlatıyor da....
Yorumlar
diliyorum ki sevdiceğinle içeceğin nice muhabbetli çaylar olur inşallah..sevygiyle bahar gözlü tatlı enam
ama hicbirinin nasıl cay içtiğini düşünmemiştim. okudukca aslında ne kadar da mühim olduğunu düşündüm. bu da bir kriter olabilirdi. ben ki her gece cay içmezse başı ağrıyan bir ailenin mensubuyum.
bir kız cocuğu olarak belki de babamın içişine benzesin isterdim ben de. öyle bardağı kavramadan ama bir o kadar da sıkı tutarak, hafif özgür bırakıp hafif kontrollü bileği yukarıda çay içisini sevebilirdim bak. benim gibi korkakça değil kaynar çayı yutarcasına içsin isterdim.
aklına sağlık. okudukça içimi ısıttın. okurken ben sokağa açılan bir pencere kenarında içtim çayımı.
şimdi bu saatlerde benim gibi çay (+sigara) içiyorsan, afiyet bal şeker olsun.
Banucan, çay bardağını ağzınla kırmak mı? Çok enteresan bir tecrübe olmalı fakat hayı, hiç merak etmiyorum:)) Ama, çayın en önemli kısmı muhabbeti olsa bile içme aygıtı önemli bence:) Cam olmayan ve dahi kenarları kalın içme aygıtları aynı tadı kesinlikle vermiyor. Çayın rengi, gökyüzüdür içimizin, görülmeli:)
Calamity, sigara içmem mi hiç? Çayı yalnız bırakmaya razı olmaz ki gönlüm. Benim çayım bir gününü bisküvi, bir günün kurbaiye, bir gününü kekle geçiren hovarda çaylardan değil... Mutluyken de mutsuzken de, iyi günde, kötü günde hep sigaraya bağlı:)