"Ağlasam Ayıp mıdır?"

"Ağlasam ayıp mıdır?" diye soruyorsun ya abim, insan toprağa benzer biraz, biliyor musun? Hani biraz deştiğinde su veriyorsa, hani verimliyse kuyuları, hayat vardır onda. Onda güzellikler yetişir. Ağla be abim, ağlamak can verir.

Sen ayıbına ne bakıyorsun abim? Bunca mı önemli insanların ne dediği? Onların istediği gibi olalım o zaman, kaldırabilir misin? Ben beceremem. Ağlayalım, ayıplasınlar bizi... Gözyaşı meyvemizdir bizim abim. Ayıplasalar ne olacak? Meyve veren ağacı hep taşlamadılar mı?

Notaların ve harflerin kökeni araştırılsa, araştırılabilse, adım gibi eminim, gözyaşından evrimleşmiş çıkacak hepsi. O yüzden sen hiç çekinme ağlamaktan. Ağla da nasıl ağlıyorsan ağla. Söz, ben silmem gözyaşlarını... Öylece kururlar yüzünde.

Ağlayan insanlara neden mendil uzatılır, onu da hiç anlamam ve abim! Utanılıp hemen silinecek bir şeymiş gibi.... Boş versene! Gözyaşlarını silmek, bir cinayetin delillerini karartmak gibi... İlla ki de silinecekse ne güne duruyor ellerimiz? Gözyaşıyla ıslanmamış eller yaşar mı gerçekten abim? Başkalarını maşa olarak kullanan duygusuz adamlara benziyor gözyaşlarına mendil gönderen eller. Biz kendi işimizi kendimiz görürüz. İstediklerince ayıplasınlar bizi. Kazağımızın koluna sileriz burnumuzu gerekirse. Ama mendilleri iç işlerimize karıştırmayız, öyle değil mi abim?

Biz çay içmeyi seven insanlarız. Yani ki biliriz dem nedir. Biliriz beklemeyi. Her şeyin bir zamanı vardır, beklemezsek adabınca, ham olur tadı güzelliğin. o yüzden olur olmaz da ağlamayız hani. İsteriz ki tavşan kanı bir çay tadında olsun gözyaşlarımız. Kıvamı tutturduysan niye bekletip de çayı acıtmak be abi? Bekleme belki başkaları da gelir diye. Gelirlerse hoş gelirler, yenisini demleriz hüznümüzün. Nasıl olsa kökü bizde...

Demem o ki abim, ayıpsa ayıp, kime ne? Dinleme sen kimseyi... "Ağlasam ayıp mıdır?" diyorsun ya abim, deme. Ayıp ya da değil... Ama zamanı geldiğinde ağlamamak kayıptır güzel abim... Sen kaybolma, sen eksilme...

Demini almıştır çayımız, gel de bir bardak ağlayalım....

Yorumlar

tedarik dedi ki…
kim demiş erkekler ağlamaz bal gibide ağlar. Üstelik ağlamak gözleri güzelleştirir.
Adsız dedi ki…
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler/ gülten akın

benimde içimden bunlar geçti o güzel yazını okuyunca paylaşıyım dedim seninle bahar gözlüm...
bilmem kusur mu işledim..
ena dedi ki…
Estağfurullah, ne kusuru, çok da güzel oldu, ballı kaymaklı oldu:)