Bölük Pörçük

Birbirine çok yakışan renkler vardır. Bulut grisine çay kırmızısı gider mesela. Hani ikisi de birbirinden bağımsız olarak ne giyseler yakışır da, bir araya gelişleri dünyayı değiştiriyor sanki... Sanki bir masal aleminin zamansızlığına çekiyor insanı gözlerinden tutup... Hüzün, insanın gözlerinden yüreğini çıkarmayı ne iyi biliyor...

Bazı günlere çok yakışan müzikler vardır mesela. Hani ne bileyim, her yerde şeftali vardır da Bursa'nınki başkadır ya, öyle... Yapay hüzünlerde yetişen "duygusal" müzikler nasıl da sahtekar. Ve ne güzel yağmurla sulanmış melodiler... Ne sağlıklı şöyle sağlam bir kar görmüşler...

Bazı anlarda insanı sarsan sözcükler vardır mesela. Hani sanki yüreğinin etrafındaki zaman toprağını kazar da boşlukta savrulan bir ada gibi bırakır zamanın orta yerinde insanı... Biri çıkıp "Sevdiğin birine sarılmak, tüm dünyayı kucaklamaktır,"(*) der. Zamansızlığın ortasında bir boşluk sarılır sana. Tüm dünyayı kendinden uzaklaştırırsın.

Karanlıkta insan görmez derler. Ne tuhaf, en çok elektrik kesildiğinde, karanlıkta kaldığında görüyor insan kendini. Kendi ritmini ancak o zaman yakalayabiliyor. Karanlıkta kendini görenlerin mırıldandığı şarkılar vardır mesela. Hiçbiri sonuna dek gitmez ve "uahof"a benzer bir sesle biter. Sanki çöpleri döker gibi dışarı nefes verme efekti hani...

Bölük pörçük sözcüklerin üst üste eklendiği yazmalar vardır, kendinden kaçmalara yakışan. Hep ayrı noktalara düşen kar taneleri gibi... Üzerinden geçilirse çamur olacak sanki...

Çay kırmızısı ne güzel gider şimdi grileşmiş ruhumuza. Biri çay dökse de içsek... ..

---

* Burak Aksak


Yorumlar