Düğmesine Basınca Zortlayan Oyuncaklar

Bazen insanları, düğmesine basınca lönk diye açılıp içinden yumruk haline getirilmiş yaylı bir plastiğin fırladığı o mekanik oyuncaklara benzetiyorum. O oyuncakların çiçek verenleri de var galiba. Onlar da ne dersen de yüzünde sahte bir tebessümle karşılayanlar gibi...

Düğmesine basılınca zortlayan yumruklar acayip saçma bir oyuncak halbuki. Bir kere sürekliliği yok. Halbuki oyunlar ve oyuncaklar insanın hayatında önemli bir yere sahiptir. Ya da en azından öyle olmalıdır. Bir bebekle onu sayısız karaktere büründürerek oynayabilir, bir arabayla sayısız ilerleme senaryosu üretebiliriz. Peki o yumrukları ne yapacağız? Tek kullanımlık olsa güler geçersin. Eğlenmiş olursun. Ama tekrar tekrar... hep aynı tepki...

İnsanların da öyle düğmeleri var, sözlerle yerinden oynatılan. Söz, hiçbir zaman tek başına söz / ses değildir halbuki. Öncesi, sonrası, anlamı, çağrışımı, nedeni, temeli vardır. Bir söz aslında kocaman bir yapıdır. Onu oluşturan malzemelerden biri değişse, çok şey değişir sözde. Sözlere de prospektüs mü koymalı? Alerjik reaksiyonlar ve bilmediğim yüzlerce tıbbi terim... Çünkü o düğmeleri olan insanlar, sözün ses olarak varlığından ötesini zerre önemsemiyorlar. Yediğim yumruklar değil, söze yapılan bu haksızlık üzüyor beni.

Yollara düşmeden önce çenem mi düşüyor nedir?

Yorumlar