O kadar çoklar ki yukarıdaki kadın belki hepsini sayacak kadar sayma bilmiyordur. Bir defa kapı arkasından konuşmuştum, genç birine ait gibiydi sesi. Kapı arkasından konuşmuştum, çünkü kocası evde olmadığı için kapıyı açamayacağını söylemişti. İki yıldır altlı üstlü oturuyoruz. Hiç görmedim.
Bir süre kadının çığlıklarını ve adamın onu oradan oraya atmasıyla çıkan berbat sesleri dinledim. Sonra yine dalmışım. Kalktığımda hiç ses yoktu. Rüya gördüğüme inandırdım kendimi. Öylesi hep daha kolay değil mi? Birkaç saat sonra yeniden yükselen kavga sesleri rüya gördüğüme inanmak isteyen yanıma sağlam girişti.
Hani insanın hiçbir şey yapamadığı anlar vardır ya, burnu sızlar, gözleri dolar, boğazında o yumru... Klasik, hep bildiğimiz şeyler... Biliyor olmamız o hissin berbatlığına karşı koruyabilseydi keşke bizi. Polisi bile arayamadım. Birkaç hafta önce yüzlerinde "Nereden çıktı bu angarya, nelerle uğraşıyoruz yaa?" ifadesiyle bizim kapıyı çalıp sormuşlardı. Herhalde komşular haber vermiş. O gün ben ses duymamıştım. Başka odada dövdüyse demek...
Müdahale edemediğin bir pisliğin seslerini dinlemek bir işkence biçimidir... İnsanın insanlığının sıfırlandığı, hiçlendiği, hiçleştiği anlar...
Diyorum ki bir gece sabaha karşı tehdit notu mu bıraksam kapısının önüne? Belki polisler gizli bir tehdidin kaynağını araştırırken o kadar da sıkılmış bir ifadeyle çalışmazlar ha?
Yorumlar
Bu akşam taşınıyorlarmış. Üstten su akıntısı olunca adam eve geldi. Ne tuhaf, adama benziyordu.