Çocukça Bir Zamansızlık

Herhalde 5 yaşındaydım. Yeni bir eve taşınmıştık. Anaokuluna gidiyordum. Yeni evimiz biraz uzak olduğundan mı, arkadaşlarım hep servisle gidiyor da özenip ağladım diye mi bilmem servisle gidip gelmeye başlamıştım okula.

Hayal meyal hatırlıyorum ben. Ama hatırlıyorum o günü. Servisin işi olduğu için ailelere bizi onların alması gerektiğini söyleyerek şehir dışına çıkmış. Canım annem ise o gün beni okulda unutmuştu. Çok travmatik bir şey değil hayatımda ama zaman zaman o günkü gibi hissediyorum kendimi. Herkes ailesiyle evine gidiyor ve ben sırtımda küçücük çantam öylece izliyorum onları... Herkes yaşayıp gidiyor ve ben içimde küçücük yüreğimle öylece izliyorum onları. Yaşamıyorum da dışarıdan öylece izliyorum sanki. Bir pencerenin ardından...

Sanki zaman etrafımdaki her şeyi almış, taşınmış başka bir çağa da ben bomboş bir zamansızlıkta öylece kalakalmışım. Kırmızı hırkam ve kıvır kıvır saçlarımla. Hani tarak girmeyen.... Zaman, mekan her şey çekip gitmiş, beni unutmuşlar bembeyaz bir fonun ortasında....

Belki de o yüzden okulda unutuluşumu ne zaman hatırlasam hemen ardından birbirinin aynı on altı binadan oluşan yeni mahallemizde yanlış binaya girip kapıyı bir başkası açınca annemlerin beni bırakıp taşındıklarını sanmamı hatırlarım....

Yorumlar