
Gözümün önünde ucunu sonunu göremediğim bir merdiven beliriyor kimi zaman hayat deyince. Bildiğimiz apartman merdiveni değil elbet. Daha farklı bir çalışma. Özel bir dizayn. Basamakları arasındaki yükseklikler eşit değil mesela. Her basamak için farklı bir yüksekliğe kaldırmak zorundasınız ayağınızı. İlk basamaklarda tırabzanları var iki yanında. Onlara tutunarak ilerliyorsunuz. Bazılarında malzemeden çalmış müteahhit. Ya birini söküp götürmüş tırabzanların yahut ikisini birden... Sıvası yapılmamış çirkin basamaklar... Yamru yumru... Ama yok Mimar'ın bir suçu. O tastamam çizmiş yoksa. Her neyse...
Her basamak farklı yükseklikte... Ayağınızı kaldırabildiğiniz ölçüde yükseliyorsunuz bu merdivende. Her basamak ayrı bir mesele... Her basamak farklı bir sorun... O sorunlarla baş ettiğiniz ölçüde kat ekliyorsunuz kişliğinize... Büyük sorunları aşmak, ayağınızı daha yükseğe kaldırabilme becerisi, daha çok bonus kazandırıyor elbette...
Olmak ya da olmamak değil belki de...
Basamak ya da basamamak...
Bu araya bir de yürüyen merdiven denk düşüyor kimisine. Altın tepside... Alttan veriyorlar elektiriği, durduğu yerde ilerliyor hergele.
Bizi yürüten elektrik değil de, kocakarı ilacı gibi bir karışım belki de. Bir tutam umut, biraz gaye, bir kaşık çaba... Güzel yanı, elektrik kesilince mahsur kalmıyoruz merdivenlerde.
Yorumlar