Küçük Kahramanlıklar...

Geçen gün her zaman kullandığım sarı dolmuşlara bindim yine.
Genellikle ilk binen olur, "Aaa dolmuş bu, gidelim bari," denmesini beklerim sabırla. Ama farklı bir şey oldu bu sefer.
Üstgeçidin merdivenlerini az ileride bekleyen dolmuşa ya da dolmuşun sarılığına bakarak hızla indim. Araya duraktan çıkmaya çalışan birkaç otobüs girdiyse de uzun sürmedi. Hızla ilerleyerek doğrudan dolmuşa yöneldim. Herkes merakla bana bakıyordu. "Acaba dolmuşa mı gelecek?" Bir kişilik boş yer vardı sadece. Bir kişi... Gereken buydu. Sonra şoför sıkıntıyla beklemekten kurtulacak, içeride bekleyenler gidecekleri yere doğru nihayet yola çıkacaklardı...

İşte o son gelen oldum ben. Herkesin gözleri üzerimdeydi. Üst geçidin son basamağını dolmuşa bakarak indiğim andan itibaren merak ve kuşkuyla izlediler beni. Ve dolmuşa bineceğim artık kesinleştiği anda hepsinin yüzünde öylesi bir rahatlama vardı ki... Kendimi kahraman gibi hissettim o an... Kimliğimden, kişiliğimden her şeyden bağımsız... Taksim'e gitmek için o araca binerken, amacım tamamen farklı da olsa "Heh" ya da "Oh" demesine vesile oldum bir dolmuş insanın... Şoför hızla aracı çalıştırdı ve bir avuç insan, gülümseyerek yola çıktık.
Hani meraktan rahatlamaya geçen o ifade var ya insanların yüzünde, o anlık geçiş hani... Ne şahane!

Yorumlar

Absimisa dedi ki…
Ahahha, orahatlama ifadesi hic bir yerde gorulemeyecek kadar mustesna .Yazını okurken sanki yasıyormus gibi hssettim .Yarın mavi dolmuslara binmeliyim =D