...


Su içmeye çalışıyorum.
Geçmiyor boğazımdan. Su bu yahu! Hani akıp giden. Öyle takılıp kalıyor ama orada.
Üzerimdeki tişört sırılsıklam. Ne kadarı gözyaşlarımdan ne kadarı titreyen ellerimle içmeye çalıştığım sudan bilmiyorum. Önemi de yok.

Ahmet Altan "İhtimal" diye bir yazı yazmış. Kopyala yapıştır yapma imkânı doğar doğmaz, yazı Taraf'ın sitesine eklenir eklenmez alıntılayacağım buraya. Çünkü yazamıyorum yeniden. Bir kez okumak bile yetti. Dönüp bakamıyorum bir daha. "Tüyleri diken diken olmak" deyimi ne kadar da yetersiz ve kimi zaman nasıl da kifayetsiz bütün anlatım biçimleri gerçek karşısında!

Gerçek! Ben nasıl bilirim, nereden bilirim, ne şekilde anlayabilirim! Öldü onlar! O acıyı ancak bu kadar hissedebiliyorum ben ve bu bile dağıtıyor beni. Onlar ne yaşadılar, anneleri, babaları, sevenleri neler yaşadı? Tahayyül edilebilir bir şey olamaz bu.

1988'den bu yana 500 çocuk... bu artık anlamını yitirmiş... artık...

Sadece kaydı tutulanlar... 500 çocuk... Çoğunun bedenleri paramparça.

Taraf'ta iki gün sürecek bir dizi. "Yanlışlıkla" ölen çocuklar...

Ben nasıl uyuyacağım şimdi? O çocukların hiç görmediğim yüzleri, belki ölmeden önce paramparça olmuş yüzleri, acı bir tebessümle tek tek geçerken gözümün önünden ben nasıl uyuyacağım?

O alçaklar nasıl uyuyor? Her kimse bunlar. Ne düşünüyorlarsa, ne savunuyorlarsa, ne bok yiyorlarsa işte... Umurumda değil. Bunun sorumlusu her kimse, her kimlerse... Nasıl uyuyorlar?

Yorumlar