Mucize


Mucize böyle bir şey herhalde. Müzik gibi hani...


Tabii canım, müziğin ruhu tımar etmesinden âla mucize mi olur? Bir grup şarkının tarûmar ettiği bir ruhu farklı şekilde dizilmiş bir grup notanın toparlamasından öte mucize mi olur?


Öyle olmalı bence. Şarkılara, diyorum, bir prospektüs eklenmeli. Yan etkileri konusunda uyaran bir şeyler...


Birkaç şarkının sözleriyle ve ezgisiyle alakasız bir şekilde özdeşleştirip kendimi, feci bir hüzne kapıldım. Durup durup açıyorum, dinliyorum bir de. Madem anladın yan etkisini uzak dur be! Yok, zaman zaman içimde kabaran mazoşist bir damar var sanki. Huysuzlanıyor içim. İlla ki kulak verecek hüznün çağrısına. İlla ki en kuytu köşesine kadar girecek... Halbuki ben hüznü huzur sosuyla tüketmeyi seviyorum. Ya da hayır, tüketmeyi sevmiyorum, onun beni tüketmesini de sevmiyorum. Düzeltmeli o cümleyi: Halbuki ben hüznü, huzurla birlikte misafir etmek istiyorum. Öbür türlüsünden kelimelerim bile ürküyor. İnat ediyorlar, gelmiyorlar bir türlü, artık o an elimin altında ne varsa, ona. Klavye olur, kalem olur, belki bir kayıt cihazı... Yok, kaçıyorlar. Hüznün huzursuzlanan ruhla birleşiminden onlar bile korkuyorlar.


Neyse ki o notalar var. Neyse ki birileri tutmuş, o şekilde dizmiş onları... Benim hüzün emicimden bahsediyorum. Panzehir gibi biraz gerçi. Hüzünden de bir parça... Huzurdan da... Aradığım ne varsa... Hayattan bir parça... Hisar yani... İncesaz hani...


Bir güzel yaslanıp arkaya, gözleri kapamak ve illa ki serbest bırakmak zihni, ruhu... Budur tedavinin yegane şartı...


Öyle sakinleşiyor, öyle dinginleşiyor ki işte o zaman, hüznün bütün korkutucu yanları ürküp kaçıyor gölgeleri aydınlatan o yumuşak ışıktan...


Ondan sonrası hani güneşin ilk ışıklarını görmek gibi... Keyifli bir yorgunluğun üstüne çay içmek gibi... Hoş bir sohbete kahve katmak gibi... Sevdiğiniz bir insanın fotoğrafını görüp elinizde olmadan gülümsemek gibi... Bir sandalda usulca sallanmak gibi... Dalga seslerinin ritmini hissetmek gibi... Pencereyi açıp derin bir nefes aldığınızda, ciğerlerinize temiz hava dolması gibi... Hani nasıl anlatayım... Bir güzellikle ilk kez karşılaştığınızda duyduğunuz dingin bir heyecan gibi... Heyecanın dingini olur mu demeyin... Olmaz mı...


Yani diyorum ki, o güzelim eserleri vücuda getiren yüreğiniz, içtenlikle icra eden elleriniz dert görmesin... İlk dinlediğimde duyduğum o dingin heyecanı, ruhumu serbest bırakarak, yani ön koşula uyarak dinlediğim her seferde aynen hissediyorum ya, Allah razı olsun sizden... Sağ olun, var olun...

Yorumlar