Kekemeadam, Kayıp Kuzen Nimo ve Eski Hayaller

Bugün, her aya bir kez denk gelecek şekilde ikinci kez Tarla Kuşuydu Juliet oyununu izledim. Oyun hakkında söylemek istediğim çok şey var aslında...Ve ayrı bir yazı olarak eklemeyi gerçekten çok arzuluyorum (lakin bu sıralar biraz iradem dışında gelişen yazı ve çeviri serüvenimde bu imkanı ne zaman bulacağım konusunda inanın hiçbir tahminim yok).

Lakin farklı bir şeyden bahsedeceğim şimdi. Geçtiğimiz birkaç gün boyunca, sayısını yeniden hespalamak zorunda olduğum, dolayısıyla tam bir sayı veremeyeceğim kuzenler güruhundan biri buradaydı. Kilo almış ama o yeme arzusunu bir türlü bastıramamış biz iki kuzene annem de dahil olunca bir güzel yedik, içtik, eğlendik. (Mesela iki kilo kabak çekirdeği bitirdik desem, durumun önemini anlatmaya yeter mi?) Bu sabah, kaçırdığı otobüsüne yolcu ettik, çocukluğunu bildiğim için bir türlü ciddiye alamadığım doktor beyimizi.(kekemeadam kendi deyimiyle)

Yarın ise, yine çocukluğunu bildiğim için bir türlü şu sıralar evli olduğunu bile kabullenemediğim, dolayısıyla birkaç ay sonra dünyaya bir çocuk getirecek olmasına da alışamadığım diğer bir kuzenim geliyor.

İkisinin arasında bir de Tarla Kuşuydu Juliet'te Sevinç Erbulak izledim...

Nedir bunların bağlantısı? Anlatayım efendim.

Birer sene arayla üniversite sınavına girdik biz bu kuzenlerimle. Ve bizim hazırlandığımız dönemde, TRT'de düzenli takip etmediğimiz ancak üç kuzenin bir evi paylaşması fikriyle mest olduğumuz Kuzenlerim dizisi yayınlanıyor ve kadrosunda Sevinç Erbulak'ı barındırıyordu. O günler geldi işte aklıma. Hepimiz İstanbul'u kazanacaktık, sonra güzel bir ev tutacaktık. O dönemler, halamın arka odasında ortamıza çaydanlığı alır, sabaha kadar kitap okurduk. (Bazı akşamlar da sabaha kadar Lagaan-Bir Zamanlar Hindistan seyrederdik.) Öyle müthiş bir keyifti ki o okuma işi...Ara sıra, mesela çayları tazelerken, kitapları kapar, yorumlaşırdık. Sırasıyla aynı kitapları okurduk zira...

Bu ortamı İstanbul'a, üstelik halamın yarım saatte bir gelip "De haydiii, yatın artik. Kur'anıma yarin sabah 8'de başiniza dikileciim xaaa." demediği bir eve taşımak hayalini yüreğimizde yeşerten bir parça da Kuzenlerim dizisi idi işte...

Şimdi ayrı şehirlerde, ayrı evlerdeyiz...Hatta benim artık "Kayıp Kuzen Nimo" dediğim Nimet kuzenimi, sanırım Kurban Bayramı'ndan beri görmedim...

Diyorum ya, özlem koymalılarmış benim adımı. Çorlu'dakileri özledim, uçak havalandığı an daha, Batman'da bıraktıklarımı özledim. (Diyarbakır'daki Umut Ciğer Salonu'nun ciğerlerini de özledim hani:))))

İşte böyle....

Yorumlar

aasiii dedi ki…
Canım,çayımı yudumlarken okuduğum bu yazın da -diğerleri gibi- mest etti beni. Kuzenlerim'i benim de izlediğim olurdu ama topu topu iki adet olan kuzenlerimle aynı apartmanda büyüdüğümüz için böyle hayallerim olmadı hiç :) Onun yerine arkadaşlarımla bir gelecek düşledik,sonuçta ... herkes bir yana dağıldı.Hayat hayallerimizdekine hiç benzemiyor. Ve illa ki özlüyoruz.Mesela ben yazını okumam sona erdiği anda kalemini özledim :))
ena dedi ki…
Şımartıyorsun beni:)))
Ben de çay demleyeyim o zaman madem:))
Benim anne tarafından hiç kzuenim yok. Baba tarafından ise en son toplam 32 kuzendik ama sonradan dahil olanlar var, hesaplamak lazım yeniden:))
:) dedi ki…
birşey farkettim senin kuzenlerin benim kuzenzadelerim oluyor :) fatoş halan benim canım fatoş ablam oluyor :) rastgele açtığım sitede bunları okumak tanıdık isimler görmek harika ve tarif edemeyeceğim kadar şaşırtıcı
ena dedi ki…
Böyle güzel bir yorum almak da benim için hem paha biçilemez bir keyif hem de kendimi bildim bileli aslında sevinip keyif aldığım her şeyde nedensizce peyda olan bir utangaçlık nedeni:) Çok teşekkür ederim:)
ena dedi ki…
Bu yorum ulaşır mı bilmiyorum fakat ilk okuduğumda ne kadar anlamamışsam artık bu yorumu, şimdi yeniden görünce çok şaşırdım ve hemen babamla kimliğini tespit çalışmalarına başladık. Fakat itiraf etmeliyim ki çok ilerleme kaydedemedik.:) Ama peşindeyim sevgili ":)" Kim olduğunu bulunca, esrarını kaybeden bir hikâyenin hüznünü anlattığım bir yazımda senden bahsedeceğim:)