Dizleri Kanayan Çocuk

Bir arkadaşım "İçimde yaşattığım çocuğun dizlerini kanattı hayat," yazmış bir yere. İlk okuduğumda, çocukluğumda kabuğu bir türlü kalkmayan, her daim yara bere içinde olan dizlerim geldi aklıma. O kanamanın ince sızısı... Ürperdim....

Sonra çocukluğun vazgeçilmez bir parçası olan ve aslında çocukluğu çocukluk yapan o ince sızıya gülümsedim. Dizlerimiz kanasaydı da, yine öylesine çabucak mutlu olabilseydik... türünde hepimizin internet paylaşımlarından tanıdığımız, fazla maruz kaldığımız için de etkisi azalmış düşünceler doldurdu içimi...

Sonra "Şanslıymışsın, ucuz sıyırmışsın" dedim ona. Çünkü çocukluktan döndüm, etrafa baktım. İçimdeki çocuğun dizleri kanasın varsın... Milyonlarca insanın içindeki çocuğu öldürmüş hayat. İçinde çocuk cesetleriyle yaşayan insanlar sarmış her yanı. O kadar duyarsızlaşmışlar, o kadar körelmiş ki vicdanları, ölen çocukları umarsızca izliyorlar. Kulaklarını çekip tahtaya vuruyorlar belki... O kadar... Umarsızca izliyorlar birilerinin içinde hayalinde değil, gerçekten, harbiden, valla billa, Allah canımı alsın ki bu dünyada yaşayan çocukların ölümünü... Çocuklar ölüyor... Mesela 12 yaşında... Mesela karnına giren bir asker kurşunuyla.... Annesine "Bana makarna yapsana" dedikten çok değil, on dakika sonra... Mesela 14 yaşında bir çocuk, sırtından vuruluyor bir sınırın yakınında.... Ölüyor.... Sonra kendi canına kıyıyor biri mesela... Üç kuruş borç için annesinin hapse atılışını hazmedemediğinden...

Ama biz... "Yazık" diyoruz sadece... İçimizdeki çocuğun cesedi yeterince ağır geliyor ki hareket edemiyoruz. Vicdanımızın üstünde kuruyup kabuklaşmış o yara...

Sonra Hasankeyf'te, benden kalem isteyen çocuklar geliyor aklıma. "Kalemin var mı abla?" diyen, kimsenin kalem vermediği, kimsenin ellerine kitap tutuşturmadığı çocuklar... Kalem için, kitap için, belki bir parça tandır ekmeği için açılmış elleri boş kalınca, önce taşlarla sonra belki silahlarla doldurulan ellerin sahipleri... Üstü başı kirli diye, saçı başı dağınık diye, oralarda doğmuş diye kimsenin dönüp bakmadığı çocuklar... Ne verseniz onu tutacak ellere taş verdi diye birileri, taşı vereni değil taşı tutanı yıllarca sürecek bir mahkumiyetle cezalandırınca, büyük büyük hırsızlara küçük küçük cezalar veren insanlar, sadece "cık cık cık" diyoruz, o da belki... "İyi olmuş" diyenlerin içindeki çocuğun cesedi kokmuş artık.Ne diyeyim ki...

Bizim derdimiz yeter bize. Ağır geliyor çünkü içimizdeki çocuk cesedi... O yüzden başımızı çevirip geçiyoruz...

Bu vesile ile şu linkteki 4 dakikalık kısa filmi izlemenizi öneririm şiddetle... Çünkü bu film ve özellikle de o sonundaki "Ben iyiyim" meselesi mükemmel bir biçimde özetlemekte anlatmak için çırpındığım o hissi...

http://www.vicdanfilmleri.org/?see=gzmxx

Yorumlar

zuzuların annesi dedi ki…
Merhaba,keyifle okudum yazını...
Ne yazık ki bizim ülkemizde çocuklar çabuk büyüyorlar?:(
Verdiğiniz linkteki paylaşım içinde teşekkür ederim çok hoştu...
ena dedi ki…
Merhaba,
Teşekkür ederim...

Maalesef, bir kısmı çabuk büyürken bir kısmı da o kadar büyümüyor ki, oyuncak gibi oynuyor onun kadar şanslı olmayanlarla...Hani vardır ya bir makine, kafalar çıkar, vurup içeri sokarsınız. Adını bilmiyorum. Öyle oynuyor işte. Çıkmaya çalıştıkça birileri...

Aslında bütün sorunumuz senkronizasyon... Bu ülkenin farklı bölgelerindeki çocuklar, büyürken senkronu tutturamıyorlar:(
aasiii dedi ki…
Kalbi güzel,vicdanı güzel ablam.
Senin gibi duyarlılar artsa ve duyarlılıklarını ciddi anlamda sergileyebilseler kim kime oyuncak olur,kim kiminle oynama fırsatını bulabilir? Çok teşekkür ederim güzel düşüncelerini paylaştığın için. Sevgilerimle.