(H)İÇLENME

İçimden yazmak geldi öylesine. Bir şeyler karalamak… Çeviri yetiştirmem gerek ya, onu engelleyecek her şey gelir zaten içimden. Hepsi bir yana da yazmaya hayır diyemem ki ben…

İçimden yazmak geldi öylesine. Belirli bir konum yok. Yalnızlık derim belki. Belki vicdan derim. Vicdan dedim de, bugün bir arkadaşımla konuşuyorduk. “Ailelerimiz,” diyorduk, “bu çağa uygun yetiştirmemiş bizi. Bizim de gereksiz yere uslu çocuk olasımız tutmuş, dinlemişiz sözlerini. Vicdanlı insanlar olmuşuz. O yüzden de yaralanıyoruz hep.”

Vicdan… Aslında ben dünyada her şeyin vicdan üzre kurulmasından yanayım. Bütün bir siyaset vicdan üzerine kurulsun mesela. O zaman da uygun olmayan zeminlere inşaat yapmak için gereken ıvır zıvır belge filan verilebilir miydi insanlara kişisel çıkarlar için? O zaman da o izinle yapılan binalar onlarca insanın mezarı olur muydu? Bütün bir uluslar arası ilişkiler vicdan temelime otursa, küçücük çocuklar, askerlerin silahlarından çıkan kurşunlarla ölür müydü? George Orwell’ın en sevdiğim kitabı, pek de bilinmeyen bir kitabıdır: Daralma. Orada savaşa dair anılarını anlatırken der ki karakterimiz, “Sanki devasa bir makine bizi ele geçirmişti. Kendi özgür irademizi kullanma duygumuz kaybolmuş, direnme kavramı diye bir şey kalmamıştı. Eğer insanlar bu hale gelmeselerdi, hiçbir savaş üç aydan fazla sürmez, ordular toparlanıp evlerinin yolunu tutardı.”

Bünyemizdeki vicdan dosyalarını ele geçiren virüse karşı bir yazılım üretemez miyiz? Bunca teknolojiye sahip dünyamız, bir kez olsun iyi bir şey için kullanamaz mıyız bunu?

Siyaseti, savaşı bir kenara bırakalım, gündelik hayatımızda hepimiz bir parça vicdanla baksak karşımızdakine, daha huzurlu olmaz mıyız sizce de? Ben insanlar biliyorum ki, yapılacak tüm işlemleri bildiği halde iki dakika yerime bakmayı reddetmiştir. Ve ben keyif yapmayacağımdır o iki dakikada. Zor durumdayımdır. Hastayımdır, gözümden yaşlar gelmekte, burnum akmaktadır. Üstelik William amcamı (kısalması WC olan amca) ziyaret etmek zorundayımdır. Bunları gördüğü halde “Olmaz!” diyebilir son derece katı bir tonlama ve küçümseyici bir ifadeyle. Birkaç gün sonra da “Kişisel değil bu şirkete karşı bir eylem benimki” der gelip. Hâlbuki o bilmiyordur. Ben farkındayımdır onun başka biri için aynı şeyi yaptığının. Benim yerime bakmadığının ama onun yerine baktığının. Nasıl kişisel değilse… Bu olaydaki sorunu ne çözer mesela? Bence sadece ve sadece vicdan çözer. Vicdan yüzsüzlüğü de siler. Çünkü bu kavrama sahip olan bir kimse, yukarıda anlattığım olayın ardından kredi kartımı istemez benden kullanmak için.

Bir ülkede ya da dünya genelinde ne kadar katı kanunlar çıkarırsanız çıkarın, ne kadar sert tedbirler alırsanız alın, ne kadar ağır cezalar verirseniz verin, bir parça vicdanın yaptıracaklarını yapamaz.

Keşke organ gibi nakledilebilse vicdan da. Ölen her vicdanlı insandan alsak o duygu mu çip mi her neyse o vicdan taşıyan şeyi ve bir vicdansıza nakletsek. Yoksa yitip gidecek bu kavram. Vicdanım el vermiyor ki tükenişine seyirci kalmaya….

Yorumlar