Öküzün Kuyruğuna Bastım ve Dananın Kuyruğu Koptu

Bu aralar öküzlerle epeyce bir ilgileniyorum. Bir önceki yazıdan fark etmiş olmanız muhtemel. Ama bir de bu öküzlerin kendilerini bir halt sanan, akıllarında planlar kurup uygulayan türleri vardır ki insanın asabını hepten bozarlar. (Ne zaman hepten sözcüğünü kullansam aklıma lisedeki bir hocam geliyor “çocuklar siz gene epten aykırı gideysınız be ya” cümlesiyle)

Velhasılıkelam ben bu öküzün kuyruğuna bastım ve dananın kuyruğu koptu. Zavallı dananın ne suçu varsa… İşte bu öküz türü, öylesine öküzdür ki, kendi acı çekmez, doğruca başkasına yansıtır.

Karşınızda biri olduğunu düşünün. Çok basit bir önerme sunuyorsunuz ona. “Bu sorunun x’te olması gerekiyordu, ama x ile y şu nedenden dolayı yer değiştirdiği için sorun y de çıktı” diyorsunuz mesela. Cevap olarak size “O tamam da y’de neden sorun çıktı?” diyor. Derin bir nefes alıyorsunuz, “Bakın, aslında x şurada y de buradaydı. Ama şöyle bir durum ortaya çıkınca y, x’in yerine geçti. O yüzden de aslında sorunsuz olması gereken y’de sorun çıktı ama x’te bir sorun yok,” diyerek farklı bir yolla bir kez daha açıklıyorsunuz. Karşıdan gelen cevap ikinci kez “Ama sorunun x’te olması gerekiyor.” Ya sabır çekip bir kez daha açıklıyorsunuz. Beşinci açıklamanızın sonunda aldığınız cevap ise “Benim anlamadığım Y neden sorunlu ki?” oluyor. Ne yaparsınız? Soruyorum size ne yaparsınız?

Üstüne üstlük, bu karşınızdaki kişi, çıkması muhtemel bu gibi sorunları kısa sürede kavrayabileceği ve çözüm üretebileceği düşüncesiyle sizin amiriniz ilan edilmiş. Ama sadece bu sizin beş defa açıkladığınız mevzuda değil, başka mevzularda da sorun çözme yeteneği sıfır. Hatta öyle ki dışarıdan bir müşteri gelip de yetkili biriyle görüşmek istemeye görsün, doğruca arka odalara saklanıp kedi gibi pısan biri. Ne yapardınız?

Olabildiğince kibar ama durumdan duyduğum memnuniyetsizliği de belli eder bir şekilde “Neyse, siz en iyisi gönderin bunu gerekli birime, onlar anlar nasıl olsa,” demeyi tercih ettim ben. İşte bu, öküzün kuyruğuna bastığım an…

Aradan geçen birkaç saat içinde ancak idrak edebilmiş olmalı bu sözü. Ama sindirememiş. Birkaç saat sonra gayet sıradan bir konu üzerine böğür böğür böğürmeye başlaması başka bir şey getirmiyor aklıma. Onun böğürmelerine benim de onun yöntemiyle karşılık vermeyi seçtiğim an da dananın kuyruğunun koptuğu an. Elimde de bir falçata, açıp kapıyorum:)

İçerideki böğürme faslını tahmin edersiniz yukarıdaki örnekten. Kurduğum her cümleyi en az 5, ortalama 10 defa tekrarladım. Sonra aklıma bir üst amirimin bir sözü geldi. “Emekli olunca kitap yazacağım çocuklar,” diyordu. “Tek cümleden oluşacak kitap. 500 sayfa boyunca bunu tekrar edeceğim.” “Peki o cümle ne?” diye sorduk bir gün, “Aptallarla uğraşmak dünyanın en zor işidir,” dedi. Sonra birden atalarımı düşündüm. Güzel atalarım benim, her şeyi bilen atalarım. “Cahile laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur,” demişsiniz ya, bittim, bayıldım size. Deveye hendek atlatma gibi bir teşebbüste bulunmadım hiç ama anlıyorum sizi, anlıyorum.

Peki bunun karşılığında ne oldu dersiniz? Hazımsız insanları bilirsiniz az çok. Karşısındaki ile baş edemeyince alçakça yollara, haince planlara ve hatta pek çok kaba kelime ile tabir edebileceğim durumlara başvururlar. Bu da öyle yaptı. Öküz her yerde öküz, hazımsız her yerde hazımsız. Söylediğim cümleler içinden birkaçını seçip dilediği gibi eğip bükerek insanlara anlattı. Öyle bir tarzda anlattı ki insanların karşısında küçük düşecektim, hain olacaktım planı tutsaydı. Sadece iki kişiye işletebildi bu planı. İki yıldır tanıdıkları bir insanı 2 aydır tanıdıkları birinin sözüyle, hiç işin aslını araştırma gereği duymadan yargılayanlara buradan selam ederim. Gerekeni işitti onlar da…

Ve bir de her öküzün karşısında erdemli bir insan vardır. Oyununa düşmeyen, gelip hiçbir yargı ifadesi takınmadan olayı bana soran, dinleyen ve anlayan erdemli arkadaşım, eyvallah. Bundan sonra orda bir numarasın.

Büyük bir olaydı yaşadığım. Ve kendimden beklemediğim kadar sağlam durdum. Tehlikeydi bu. Riskti. O riski aldım. Tuhaf ama. Daha önce benzer şeylerle karşılaştığımda, günlerce huzursuzlukla kıvranırdım. Bu sabah garip bir şekilde huzurlu uyandım. Çünkü ilk defa haklı olduğum yerde, hakkımı bu kadar yüksek sesle savundum.

Öküzlerden de öğrenilecek şeyler varmış, onu anladım. Ama senin yerin yine de hayvanat bahçesi…

Yorumlar