BELKİ BİR GÜN DÖNERİM – KOSTAS E. TSOLAKİDİS




Uzun zamandır mütemadiyen gözüme çarpan, gerek kapak tasarımında kullanılan renklerin çekiciliği gerekse de kapaktaki Abdi İpekçi Barış Ödülü damgasıyla okuma listeme girmek için el sallayan bir kitaptı Belki Bir Gün Dönerim. Ancak kitap fiyatları malum. Kitapçıda çalışıyor olmanın avantajları dahi okumama el vermiyordu kitabı. Kalınlığı nedeniyle iş yerinde gizlice okumak yıllarımı alabilirdi. Personel indirimi ise kitabı alınabilir kılamayacak kadar düşük… Ben de “Belki Bir Gün Okurum” diyerek daha ziyade satışını desteklemekle yetindim uzun bir süre.

Nihayet Şubat ayı içinde bir vesile ile kitabı okuma fırsatı buldum. Belki Bir Gün Dönerim, Kostas E. Tsolakidis’in oldukça uzun bir dönemi kaplayan anılarından oluşan hoş bir kitap. 1924 yılında, çocukluğunu geçirdiği Kapadokya bölgesinden Yunanistan’a göçmek zorunda kalan Tsolakidis, çocukluğundan başlayarak kısa kısa anlatılar şeklinde anılarını kaleme almış. En uzun bölüm iki buçuk sayfayı geçmiyor. Anlattıkları küçük, sıradan olaylar. Ancak yazarın şahit olduğu tarihi dönemler anlattıklarına ayrı bir önem katıyor. I. Dünya Savaşı’nda babasını kaybeden yazar etnik çatışmaların giderek arttığı dönemlerde Kayseri’de (O bölge Rumlarının verdiği adla Mikrasya) Türk komşularıyla iç içe yaşıyor. Ardından Mübadele ile Yunanistan’a gidiyor. Yunanistan’da pek çok güçlükle mücadele ettikten sonra II. Dünya Savaşı patlak veriyor. Savaş yıllarına ait anıları da önemli bir yer kaplıyor kitabında. Sürekli girip çıktığı işlere ait anılarında dönemin toplumsal değişimlerinin izlerini yakalamak da zor olmuyor. Bu dönemsel izler takip edildiğinde okunması keyifli bir kitap…

Tabii kitabın bazı sorunları da yok değil. Belki de benim çok kısa yazılar okumaktan hoşlanmamamla ilgili olarak, çok bölük pörçük geldi bana kitap. Tam olayın içine gireceğim anda küt diye bitiveriyor anlatılan hadise. Ayrıca anlatılan anılar sanki öyle gelişine yazılmış gibi. Yani belirli bir kronolojik sıra takip edilmiyor. 1924’te Kayseri’nin Zincirdere köyünde geçen bir hikaye okuyorsunuz, hemen arkasından II. Dünya Savaşı’nda buluyorsunuz kendinizi. Sonra birden yazarın 85 yıl sonra Kayseri’ye yaptığı geziden notlara geçiyorsunuz. Bir sonraki anı ise mesela Yunanistan’a yeni gitmiş olduğu dönemlerden bahsediyor. Elbette her şey kronolojik bir sırada anlatılmaz zorunda değil, ancak kendi adıma bir okur olarak bu oradan oraya atlayış çok defa kitaptan kopmama neden oldu.

Kitapta toplanan anılar muhtemelen farklı zamanlarda kaleme alınmış. Aynı dönemlerde geçen anılarda sık sık tekrarlarla karşılaşılıyor olması, farklı zamanlarda kaleme alınmış bu yazıların ilk başta bir kitapta toplanacağının düşünülmemiş olmasıyla açıklanabilir belki. Fakat sıkı bir editörlük çalışmasıyla bu tekrarlar mümkün olduğunca azaltılabilirdi.

Kostas E. Tsolakidis bir edebiyatçı değil. Dolayısıyla anlatımı çok muhteşem diyemem. Üslubu yalın ve içten. Ama edebi bir dil söz konusu değil. Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim ki çevirisi hakikaten muhteşem. Daha önce muhtemelen çok daha iyi olan kitapların çevirmenler tarafından katledilmiş olduğuna sıkça şahit oldum. Ama bu kitabın çevirisini üstlenen Berin Myisli gerçekten çok iyi bir iş çıkarmış. Seçtiği kelimelerle kitabı adeta yeniden yazmış.

Uzun süredir yazmıyor olmanın meydana getirdiği bir durum belki, çok bölük pörçük yazmış hissediyorum kendimi. Kısaca toparlamak gerekirse, Belki Bir Gün Dönerim kesinlikle bir zaman kaybı değil. Bilhassa da benim çeviriye olan ilgim için kamçılayıcı bir etkisi oldu diyebilirim.

Daha kısa aralıklarla görüşmek dileğiyle…

Yorumlar

Ludmilla dedi ki…
Meşhur kitap, sonunda yazmışsın. Yazının sonunda alsam mı almasam mı karar veremedim ama :)

Bu arada yeni tema çok güzel olmuş. :)
ena dedi ki…
Ben de beğendim mi beğenmedim mi ona karar veremedim:)Okunabilir, zaman kaybı değil ama "herkes okumalı" gibi bir şey söylemek de abartı olur.:)

Bir yerlerden bulup oku bence en iyisi:)

Tema yorumun için de ayrıca teşekkütler. :) Sabahın bilmemkaçına kadar aradım durdum da en uygun bunu bulabildim.:)
Adsız dedi ki…
valla çok uzun bizaman sonra geçti kitap elima daha okumöadım ama kousunu merak edip kitabı aaştırmaya başladım aslında biyandn okuyum biyandan başka bişey okuyum diye kendimle şavaşıyoru8m bakalım nje olacak:D
Abidin dedi ki…
Gerçekten Elime alıp Ara vermeden okuduğum nadir kitaplardan biridir BELKİ BİR GÜN DÖNERİM "Zincir Derenin Öğretmeni Naziko" diye anılan annesinin o dönem yaşadığı zorlukları entelektüel birikimi ile aşması,şimdilerde bile bulmakta zorlandığımız çağdaş kanın kimliği ve bilgeliği insanı etkiliyor. Mikrasya Kayseri'ye verilen ad değil Tüm Anadoluya verilen isimdir.KÜÇÜK ASYA. Abidin Özkaymak