Ben, var mıyım?

Hep böyle oluyor. Hep ama...
Yara alıyorum. Kanıyorum. Kendi kendine duruyor sonra. Durunca, hiç yara almamış gibi oluyorum. Hiç acıtmamışlar gibi kalbimi. Hatta diyorum ki, "Acıdan yanlış gördün sen o an, sendin esas canını yakan. Niye yaksın ki o seni?" Yaranın kabuğuna bakınca gülümsüyorum hatta. Ne bileyim, o kabuğun varlığı bile güzelmiş gibi.
Bir kitapta geçiyordu. Etkilenmiştim. "Ama yandınız, kül oldunuz," diyordu karakterlerden biri. Diğeri diyordu ki, "Ama vardım. Kül bunun kanıtı."
İşte sanki o kabuklar, varlığımın kanıtı gibi geliyor bana. Seviyorum. Hayat bu ama. O kabuk da kuruyup kopuveriyor sonra. Ben yine yok oluyorum. Yok olunca, bir kez daha değişiyor algım. "İyi de," diyorum, "zaten yoksun onun için. Var olsan, acıtmazdı canını, evet. Ama yoksun. Görmüyor hançerini savurduğu yerde durduğunu. Hem sen de çığlık atmıyorsun. Çığlık bir yana, ah bile demiyorsun, ahın tutar korkusuyla. Bak, sen yoksun."

Ama varım ben. Varım. Burdayım. Duruyorum. Yaşıyorum. Acıyorum.
Ne var sanki bir parçacık görseniz?

Yorumlar

mel dedi ki…
Yüreğim yüreğinizi görmüş sevmiş bayan..Bir parçacıktan çok daha fazla hem de.