Öyle Bir Geçen Zaman Ki ve Şiddet Eleştirileri

Yüksel Aytuğ bugünkü yazısında bu sezon yayına giren Öyle Bir Geçer Zaman Ki adlı diziyi eleştirmiş. Şiddet dozunun yüksekliğinden dem vurmuş. Durup düşünüyorum. Bu sezon ATV'ye geçen Kurtlar Vadisi'ndeki şiddetten bahsetmeyen, Ezel'de sanki hiç şiddet yokmuşçasına övgüyle bahseden Aytuğ, bu dizideki şiddetten nasıl ve ne sebeple rahatsızlık duyuyor? 

Doğrudur, bu dizide aile içi şiddet var, psikolojik şiddet var. Fakat yukarıda bahsettiğim diğer dizilerden farklı olarak buradaki şiddet izleyini şiddete özendiren bir özelliğe sahip değil. Pek çok dizide şiddet uygulayan karakterler kahramanlaştırılırken, idolleştirilirken ve gençlere rol model olarak sunulurken, bu dizideki şiddetin neresi özendirici? Bu sahneleri izleyen hangi baba şiddet uygulayabilir mesela Osman'ın bu halini gördükten sonra? Mete'nin psikolojisindeki arızaları gören hangi baba, hangi aile buna özenir de "La herife bak ne şahane psikopatlaştırıyor çocuğunu. Aferin. Ben de deneyeyim bir." der? Bu dizideki şiddetin öznesi olan Ali karakteri, kahramanlaştırılmıyor, uyguladığı şiddetin ne gibi sonuçlara yol açtığı büyük bir incelikle gösteriliyor ya, işte o zaman bir işe yarıyor şiddet. Şiddete meyil edenlerin önünde engel oluyor.

Doğrudur, bu dizide şiddet hikayenin temel öğesi olarak kullanılıyor. Lakin aşağıda linkini vereceğim sahnede, Osman'ın büyümüş halinden dinlediğimiz gibi tanımlıyor şiddeti: "İnsanın içinden çıkan hayvan". Şiddet bu hikayede kullanılabilecek en güzel ve en faydalı şekilde kullanılıyor. Özendirici şiddete hayır demeyip övenlerin bu caydırıcı şiddet sahnelerinden rahatsız olmaları ne ironik?


Bahsi geçen sahne:  http://www.facebook.com/#!/video/video.php?v=151129068258658

EK: Bu konu üzerinde düşünmeye devam ettim yazıyı yazdıktan sonra da. Az önce sevgili arkadaşım zeynocan ile konuşurken bir nokta daha çekti dikkatimizi. Zeynocan dedi ki, "Ezel'i çok beğenerek izliyorum ama bir konuda eleştirmek isterim. Sinek gibi adam öldürüyorlar, ortada ne bir polis ne bir şey..." İşte bir de bu yönü var meselenin. Senaryo olarak gerçekten kusursuza yakın bir çalışma Ezel. Takdir ediyoruz. Saygımız sonsuz. Velakin silahlı şiddetin hâkim olduğu bu tür intikam/mafya vs tarzı dizilerde böyle bir durum var işte. Çatır çatır adam öldürülüyor. Bölüm başına ölü sayısı ortalama 5 ila 10 civarı. Ama ne bir soruşturma yapılıyor ne resmi bir şey... Bu, olağanlaştırmak değil mi şiddeti? Hani biraz bardak kırmak gibi... Çok sevdiğiniz kristal takımınızdan bir bardak kırılırsa/baş karakterin sevdiklerindense ölen, sahnenin fonunda duygusal bir müzik lutfediliyor. Yok günlük kullandığınız bardaklardansa kırılan, böyle bir heyecanlı, gerilimli müzik çalınır fonda... Bu kadar sıradan, bu kadar adi bir vakadır. İnsanlarda ne yaparsa yapsın resmi bir işlem görmeyeceği hissi oluşturur, ölümü, öldürmeyi zihinde normalleştirir. On adam öldürdükten sonra sevgilisinin yanına gider başkarakter... Ve o romantik olarak yansıtılır bize. Biraz önce on cana kıymış parmaklar, sevgilisinin saçını okşar ve izleyiciye iç geçirtilir.... Bu mudur? Bu kadar normaldir işte şiddet bu dizilerde.


İşte Öyle Bir Geçer Zaman Ki, özellikle şiddeti kullanım biçimiyle değerli. Çünkü hikayenin içinde öylesine güzel konumlandırılmış ve bu öylesine güzel aktarılmış ki hikayenin duruşu... Şiddet burada olağan değil, sıradışı... Sıradışılığının altı çizilmiş. Öyle seyircinin başına kakılarak, dan dan vurularak değil üstelik. Sadece net bir şekilde belli edilmiş duruş... İnceliklerle, nakış gibi işlenerek karakterlere... Öyle Bir Geçer Zaman Ki, aslında bunca zaman normalleştirilen şiddeti yeniden sıradışı sayılacağı bölgeye çekmek adına önemli bir proje...

Yorumlar

leon dedi ki…
alkışlar bu yazıya aynen özellikle kurtlar vadisinde şiddete yöneltme inanılmaz derecede ne yazıkki herkes polat olmaya çalışıyor ve 'milliyetçilik' adı altında şiddete yöneliyor ve öyle bir geçer zaman ki dediğin gibi sadece şiddeti kınıyor.sosyal sorumluluk projesi değil belki ama biraz istekli-isteksiz bilemem daha iyisini yapıyorlarmış gibi geldi bana :)
ena dedi ki…
Çok teşekküre derim, beğenmenize sevindim:)

Sosyal sorumluluk projesi olmaması daha iyi aslında. Çünkü bu maksatla yapılan işler gerçekten bu kadar incelikle işleyemiyor mevzuları. Dan dan vuruyor seyircinin kafasına mesajını ve bu antipati oluşturuyor insanlarda. Kurtlar Vadisi ve türevleri nasıl derinden olağanlaştırdıysa şiddeti, ÖBGZK ve benzeri diziler de bu şekilde derinden sıradışılığın alanına itmeli yine.
N.Narda dedi ki…
Özellikle "ek" kısmında yazdıklarınız tam da benzeri dizileri izleyen eşe dosta söylediğim şeyler! Ne ki dilimde tüyler bitiyor onlarda ışık yanmıyor! :) Hiç değilse izlemeyerek protesto edin diyorum benim gibi! Klavyenize sağlık :)